Yılbaşı sonrasındaki ilk sayımızda Sam Bankman Fried (SBF) ve FTX odağındaki yeni haberlerle birlikte, başta Celsius olmak üzere piyasadaki likidite kriziyle ilgili oldukça önemli gelişmeleri bulacaksınız. Keyifli okumalar.

SBF: Suçlu Değilim

Çeşitli dolandırıcılık suçlarından yargılanan SBF ev hapsine alınmasının ardından başlayacağı mahkeme sürecinde suçsuz olduğunu savundu. Böylelikle mahkeme normal seyrinde her iki tarafın da iddia ve savunmalarını mahkemeye sunacağı bir usulde işlemeye başlayacak. SBF’nin suçlu olmadığı yönünde beyanda bulunması, savcılıkla aralarında henüz herhangi bir anlaşma süreci olmadığını, varsa da başarılı geçmediğini gösteriyor. İki tarafın da elindeki kartlarını oynamasının ardından olası bir anlaşma ileriki tarihlerde yeniden geçerli olabilir. Yani SBF’nin bu beyanı değiştirilemez bir beyan değil. İleride suçunu kabul edip anlaşma yapma yoluna gidebilir.

Bu süreçte bir başka önemli gelişme de Alameda’nın cüzdanlarındaki hareketlilikten kaynaklandı. Cüzdanlardaki çeşitli altcoinlerin ETH ve USDT’ye dönüştürülmesi ve bu varlıkların transferleri, ev hapsine geçen ve bilgisayara erişimi olan SBF’yi akla getirdi. Attığı tweet ile cüzdanlara erişimi olmadığını söyleyen SBF’nin ardından işlemleri kimin gerçekleştirdiği belirsizliğini koruyor.

Tahminler, büyük bir ihtimalle mevcut FTX yönetimi ve likidatörlerin işlemleri gerçekleştirdiği yönünde bulunuyor.

Bahamalar Blöf mü Yapıyor?

Geçtiğimiz hafta Bahamalar’daki düzenleyici kurum bir bildirimde bulunarak FTX’in batması ve hacklenme sürecinde güvenlik amacıyla el koyulan varlıkların değerinin 3,5 milyar USD olduğunu belirtti. 

Hemen ardından FTX’in yeni yöneticisi John J. Ray III, Bahamalar’daki regülatörün yalnızca 296 milyon USD değerinde varlığa sahip olduğunu, bu varlıkların neredeyse tamamının FTT token’dan oluştuğunu belirtti. 

Bu varlıkların değerlemesi el koyulan tarihteki fiyatlara göre yapılıyor. Yani hem 3,5 milyar USD değerlemesi hem de 296 milyon USD değerlemesi, günümüzde çok daha düşük bir rakamı temsil ediyor. Buna rağmen iki değerleme arasındaki farkın çok fazla olması, soru işaretlerini artırıyor.

FTX hacklendiğinde Bahamalar’ın el koyduğu varlıklarla karışmaması için o dönem regülatörün varlıklarıyla ilgili çeşitli bilgilendirmeler yapılmıştı. Bu bilgilendirmelerde regülatörün yüklü miktarda FTT’ye el koyduğu da yazılmıştı. O nedenle hangi değerlendirme doğru olursa olsun eğer varlıkların çoğunluğu FTT token’a dayanıyorsa, günümüz fiyatlarında neredeyse değersiz bir halde olduğu söylenebilir.

Eğer Bahamalar regülatörü blöf yapıyorsa, büyük bir ihtimalle iflas sürecinde büyük oyuncu statüsüne sahip olmak ve mümkün olduğu kadar taviz ve gelir elde etmek istemesi akla geliyor. Çünkü bu varlıkları almak için Bahamalar’ın yüksek mahkemesinin izni gerekiyor ve bu da bir pazarlık kozuna dönüşebilir. 

Aksi durumda yani Bahamalar’ın doğru söylediğini kabul edersek, FTX’in yeni yönetiminin Bahamalar’ın önemini bilinçli olarak azaltmaya çalışarak iflas sürecinin başarılı ve hızlı şekilde yürümesini amaçladığı düşünülebilir. Çünkü krizin büyüklüğü sebebiyle yeni yönetim aynı zamanda Kongre ve Senato’nun da baskısı altında bu süreci yönetiyor. Varlıkların Bahamalar’dan alınma süreci zor olduğu için oradaki rakamı küçük göstermeye çalışması ihtimalini de göz ardı etmemek gerek.

Son olarak iki taraf da iletişimsizlik konusunda birbirini suçlayan açıklamalarda bulundu. Süreci yavaşlattığı ve gerekli iletişimi sağlamadığı suçlamalarında bulunan likidatörler Bahamalar’ı suçlarken, regülatör de FTX’in burnu havada bir tavır sergilediğini, John J. Ray III’in bir kez bile kendileriyle iletişime geçmediği ve regülatörün kendisine gönderdiği iş birliği mektubuna cevap vermediğini belirtti. Dolayısıyla iki taraf arasındaki kedi-fare oyununun daha birçok yeni gelişmeye gebe olduğu söylenebilir.

FED, FDIC, OCC’den Ortak Açıklama

Üç kurumun yayımladığı ortak açıklamada, bir nevi yıl sonu özeti şeklinde madde madde bankacılık sektörünün 2022 yılında kripto para piyasasından gelen ne tür tehlikelerle karşı karşıya kaldığı derlenerek halka sunuldu. 

Sanılanın aksine raporun içeriği negatif değil, tam tersine pozitif bir etki bırakmak için son derece uygun. Çünkü uzun bir süredir istenen regülasyonlarda SEC gibi regülatörlerin yarattığı belirsizlikler yasa yapıcıların da ne tür kurallar koyması gerektiğiyle ilgili ya kafa karışıklığı yaratıyor ya da yanlış tanımlamalara neden oluyor. Ortak açıklamada belirtilen tehlikeler ise tam olarak regülatörlerden beklendiği gibi hangi tehlikelere dikkat edilmesi gerektiğiyle ilgili net bir rehber niteliğindedir. 

Ayrıca üç kurum da finansal kuruluşların kripto para şirketleriyle iş yapmasını engelleme veya bu yönde tavsiyede bulunma gibi herhangi bir aksiyon almadıklarını, böyle bir politikanın bulunmadığını, kripto sektöründen gelen ancak bankacılık regülasyonlarınca minimize edilemeyen tehlikelerin kabul edilmemesi yönünde telkinde bulunulduğu belirtiliyor. Bu mesaj aslında bir nevi Tether örneğinden ders çıkarıldığını gösteriyor. Çünkü zamanında Tether’in sıra sıra tüm banka hesapları kapanınca yurt dışına çıkan şirket, şu anda en büyük stabilcoin olmasıyla ABD ekonomisini ve regülasyonlarını da tehlikeye atma potansiyeline sahip. O nedenle sektörü engellemenin daha büyük zararlar doğuracağına dair bir algı söz konusu.

Winklewoss’dan Barry Silbert’a Sitem

Cameron Winklewoss, Genesis’i bünyesinde bulunduran Digital Currency Group (DCG) CEO’su Barry Silbert’a Twitter üzerinden bir açık mektup göndererek, kendisinin iyi niyetinin suistimal edildiğini savundu. Mektupta, Genesis’in içerisinde bulunduğu likidasyon problemini çözmek amacıyla kendisinin birçok defa Barry’e teklif götürdüğünü ancak Barry’nin bu teklifleri görmezden geldiğini ifade ederek süreçle ilgili çaba sarf etmemekle suçladı. 

Barry Silbert ise mektupta geçen DCG’nin Genesis’e borcu olduğuyla ilgili ifadeyi düzelterek iki şirket arasında herhangi bir borç ilişkisi olmadığını, DCG’nin kredi ödemelerini zamanında yaptığını belirtti. Ayrıca DCG’nin Cameron’un tekliflerini Genesis’e ilettiğini ancak yanıt alamadığını belirtti. Genesis de nihayetinde Barry’nin yönettiği DCG’ye ait olduğu için bu açıklama pek samimi bir cevap niteliği taşımadı.

Sonuç olarak Cameron, kendi borsası Gemini’nin Earn müşterilerine bir an önce ödeme yapmak için Barry’i dürtmeye çalışıyor ve Genesis’e yatırdığı 900 milyon USD tutarındaki varlığın yanında, normalde işlemesi gereken faizi de talep ederek toplamda 1,1 milyar USD ödeme istiyor. 

Mektuplaşmalar topluluğun gözü önünde devam ederken, Genesis’in çalışanlarının yüzde 30’unu işten çıkarttığı görüldü. Ayrıca şirketin CEO’su müşterilerine gönderdiği bilgilendirmede likidite problemi için biraz daha zamana ihtiyaçları olduğunu belirtti.

Valkyrie, Genesis’e Yardım Edebilir mi?

Yine DCG holdinge bağlı bir şirket Grayscale bilindiği üzere en büyük BTC fonlarından biri olan GBTC ürününün sahibi. Ancak bu ürüne talep 3AC ve Luna krizleriyle oldukça dengesizleşti ve en nihayetinde ürün olması gerekenden yüzde 50 civarında bir indirimle satılmaya devam ediliyor. Yani ürüne talep oldukça düştü. 

BTC Futures ETF’lerini SEC’e onaylatmasıyla da adından söz ettiren Valkyrie, geçtiğimiz hafta Grayscale’ye teklif götürerek GBTC ürününü satın almak istediğini belirtti. Komisyonların azaltılması gibi çeşitli stratejilerle ürüne talep yaratacağına inandığını, böylelikle GBTC sahibi tüm müşterilerin parasını değer kaybetmeden çekebileceğini iddia etti. Grayscale’nin bu tür bir teklif üzerinden yüklü miktarda para kazanması, aynı zamanda kardeş şirket Genesis’in de likidite problemine çözüm olabilir.

Vauld ve Nexo Görüşmeleri Askıya Alındı

Luna krizinden bu yana iflas eden Vauld’u satın alma görüşmelerini sürdüren Nexo, son bir teklif yaptı. Teklifi reddeden Vauld, görüşmeleri askıya aldığını duyurdu ancak Nexo halen satın alma için istekli olduğunu belirtti. 

Vauld’un bu tavrının arkasında, Nexo’dan cevabını alamadığı iki soru yatıyor. Bunlardan ilki, regülatörlerle görüşmelerin başarısız sonuçlanmasıyla ABD pazarından çıkma kararı alan Nexo’nun, Vauld’un ABD’li müşterilerine (ki çoğunluktalar) nasıl hizmet vereceği ve iletişime geçeceğinin açıklanmasıydı. İkinci soru ise Nexo’nun finansal olarak sağlıklı durumda olduğunun kanıtlanmasıyla ilgiliydi. Vauld iki soruya da net bir cevap alamadıklarını ve Nexo da diğer şirketler gibi iflasın eşiğindeyse aynı süreçleri tekrar baştan yaşamak istemediklerini belirtti.

Twitter Celbi

3AC şirketinin varlıklarını likide etmekle görevlendirilen Teneo hem British Virgin Island hem Singapur hem de ABD’den tam yetki alarak şirketin çeşitli mal varlıklarına erişim sağlamayı başardı. Ancak yine de ellerinde tam ve kesin bir liste olmadığı için 3AC’nin yöneticileri Zhu Su ve Kyle Davis’e ulaşmaya çalışılıyor. Bu iki isim likidatörlerle herhangi bir iletişim kurmazken, tweet atmaya devam ettikleri için, Teneo mahkeme celbini Twitter üzerinden göndermeye karar vererek belki de tarihte bir ilke imza attı. 

Hukuki geçerliliği ne kadar olur bilinmez ancak kullanıcıların hesaplarını aktif kullanmaları nedeniyle böyle bir tercihin yapıldığı belirtiliyor.

Celsius’un Gelirleri Azalıyor

Celsius’un 37 bin madencilik cihazına ev sahipliği yapan Core Scientific iflas edince Celsius ile anlaşarak bu cihazları fişten çekti. Mahkemeye sunulan kurtarma planlarında Celsius’un genellikle madencilikten elde edilecek gelire dayalı iş modelleri sunduğu düşünülürse, bu durum oldukça negatif bir etki yarattı.

İflas korumasında olduğu için Core Scientific’e elektrik borçlarını ödemeyen Celsius, aynı zamanda Core Scientific’in günlük 53 bin USD zarar etmesine neden olarak madencilik şirketinin iflasında pay sahibi oldu.

Bir başka kötü haber de Celsius’un müşterilerine geldi. Mahkeme, Celsius’un faiz programındaki varlıkların şirket sözleşmesi gereği kullanıcılara değil Celsius’a ait olduğuna hükmetti. Faiz programına para yatıran kullanıcılar ‘teminlatlandırılmamış kreditörler’ olarak nitelendirilerek, olası bir geri ödemede en son önceliklendirilecek sınıfa tabi tutuldular ki bu da kullanıcılara paralarının ya ödenmeyeceği ya da çok geç ödeneceği anlamına geliyor. Bu karar sayesinde 4 milyar USD tutarındaki varlıklar doğrudan Celsius’un bünyesine geçmiş oldu.

Mashinsky’e New York Yolları Kapanıyor

Celsius’un eski CEO’su Alex Mashinksy kullanıcıları bilinçli olarak yanlış yönlendirdiği/bilgilendirdiği ve manipüle ettiği gerekçesiyle New York başsavcısı tarafından suçlandı. Açılan davada, Mashinsky’nin zararları karşılaması ve New York Eyaleti’nde iş yapmasının yasaklanması talep ediliyor.

Coinbase’ye 100 milyon USD Ceza

New York regülatörü NYDFS geriye dönük soruşturmasında Coinbase’in kullanıcıların verilerini kontrol etmek için yeterli güvenlik önlemi almadığını tespit etti. Eyaletin kripto para lisansı olan BitLicense’nin ihlal edilmesi anlamına gelen bu soruşturma, borsaya 100 milyon USD’ye mal oldu. Cezanın yarısı doğrudan regülatöre giderken, diğer yarısı ise Coinbase’in güvenlik standartlarını artırmak için şirkete yatırım yapması amacıyla verildi. Buradaki güvenlik probleminden kasıt finansal değil. Yaptırım uygulanan ülke ve kişilere hizmet vermeme gibi daha çok kullanıcı bilgilerine dair bir güvenlik eksikliğinden bahsediliyor.

Binance Kore’ye Geri Döndü

Güney Kore’nin en büyük ilk beş borsasından GOPAX borsasının çoğunluk hissesini satın alan Binance, G. Kore pazarına geri dönmüş oldu. Binance daha önce ülkedeki regülasyon kısıtlamalarından ötürü buradaki faaliyetlerini dondurmuştu. 

Binance’in yatırımları sadece Güney Kore ile sınırlı kalmadı. Ukrayna’da da borsanın yayılmaya devam ettiğini görüyoruz. Ukrayna’nın en büyük ilaç şirketi ANC ile anlaşan Binance, kullanıcıların kripto para ile ödeme yapabilmesine olanak sağlayan bir altyapı kuracak. Benzer bir hizmet daha önce yine Ukrayna’nın en büyük süpermarket zincirlerinden VARUS ile yapılmıştı.