Dijital göçebe (digital nomad), zamana ya da mekâna bağlı olmadan çalışan kişiler için kullanılan bir terim. Bu yaşam tarzını benimseyen kişiler için her gün mesai saatleri içinde çalışmak ya da her gün aynı ofise girmek gibi bir durum söz konusu değil. Hatta, bazıları için sürekli aynı şehirde yaşamak gibi bir durum da yok. Yeter ki yanlarında bilgisayarları ve bağlanabilecekleri internet olsun.

Neufi Kurucu Ortağı Han Tüzün de dijital göçebe yaşam biçimini benimseyen kişilerden biri. Henüz lise yıllarında yazılım öğrenen Tüzün, çocukluk hayalini gerçeğe dönüştürerek bilgisayar mühendisi olmuş. Şu anda da kendini kripto girişimcisi olarak tanımlıyor.

Han Tüzün, dijital göçebelik yaşam biçimini, avantaj ve dezavantajlarını Coindesk Türkiye’ye anlattı.

Yazılımla ne zaman ilgilenmeye başladınız?

Çocukluğumdan beri bilgisayar mühendisi olmak istiyordum. Ankara’da henüz lisede okurken yazılımla ilgilenmeye başlamıştım. İşletim sistemi gibi ürünler geliştirme hayalim vardı. Üniversiteye ilk girdiğimde aslında makine öğrenmesi alanında uzmanlaşmak, hatta doktora yapmak istiyordum. Üniversite birinci sınıfın sonunda Londra’da Google’ın bir kampına davet edildim. Ancak o kampta Google gibi büyük bir şirkette çalışmanın bana göre olmadığını fark ettim. Daha sonra doktora yapmaktan da vazgeçtim. Aslında bunda okuduğum bir yazı da etkili oldu. Bu, insanların bir seçim yaptıklarında bu seçimin ortalama sonucunu kabul etmeleri gerektiğine ilişkin bir yazıydı. Doktora yapmak muhtemelen ömrünün çoğunu üniversite kampüslerinde geçirmeme sebep olacaktı. Ayrıca spesifik bir konuda uzmanlaşmak zorunda kalacaktım. Oysa ben tam tersine generalist (farklı alanlarda belli bir düzeyde bilgisi olan kişi) bir kişiyim. Bu sonucu düşünerek doktoradan da vazgeçtim. Girişimcilik daha çok ilgimi çekmeye başladı.

Büyük bir şirkette çalışmak istememenizin ve doktoradan vazgeçmenizin arkasında yatan nedenlerden biri de dijital göçebeliğin size daha uygun olduğunu düşünmeniz olabilir mi? Dijital göçebelik ne zaman aklınıza girdi?

Dijital göçebelerin zamandan ve mekândan bağımsız çalıştıklarını zaten biliyordum. Hayatımda ilk kez üniversite birinci sınıfın yazında, Balkanları gezerken bir dijital göçebe ile tanıştım. O kişiyle beraber ilginç bir yolculuk yapmıştık. Bana hayatını anlatmış ve hoşuma gitmişti. Hatta Bitcoin’le de yine ilk kez birinci sınıfın yazında tanışmıştım. Aslında benim de bilgisayarımı alıp, deniz kenarında ya da havuz başında çalışma gibi bir hayalim vardı. Fakat ben çok iş odaklı bir insanım ve bunun verimlilik açısından dezavantajlı olduğunu görerek bundan vazgeçmiştim.

Yani önce dijital göçebelikten vazgeçtiniz. Sonra tekrar nasıl benimsediniz?

Pandemiden sonra Web3 konferanslarına katılmaya başladım. Bu süreçte bu gezgin hayatın iş performansını düşürse de avantajları da olduğunu keşfettim. En önemli avantajlarından biri de networking’di. Özellikle de kripto gibi yeni teknolojilerle ilgili konferanslarda değerli insanlarla tanışmak mümkün oluyor. Sektördeki başarı hikayelerine bakıldığında da network’lerin ne kadar etkili olduğu görülebiliyor. Bu kapsamda değerlendirdiğimde dijital göçebe olmak iş odaklı vizyonuma da uyuyordu. Şimdi amacım, önümüzdeki aylarda da konferansları takip edip bu konferansların olduğu şehirlerde yaşamak. Şu an İstanbul’dayım. Nisan ve Mayıs aylarında önce Tokyo’ya, ardından da Los Angeles, Miami ve New York’a gideceğim.

Çok arkadaş edindim

Dijital göçebelik sayesinde dünyadaki çeşitli kripto komüniteleri ile de ilişki kurabildiniz mi? Bu toplulukları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Evet, bu şekilde yaşayınca farklı şehirlerde yaşayan birçok arkadaşınız oluyor. Mesela Tokyo, Paris veya herhangi bir şehirdeki bir kripto konferansına gittiğimde birçok arkadaşlarımla karşılaşabiliyorum. Bu şekilde yavaş yavaş ayrı bir komünite de oluşmaya başlıyor. Kriptoyla ilgilenenler gerçekten de ilgi çekici insanlar. Zaten bu dünyayı anlamak için biraz generalist ve meraklı olmak gerekiyor. Sadece teknolojiye değil, ekonomi ve sosyolojiye de ilgi duymak lazım. Örneğin, Bitcoin ilk çıktığında bugünkü kadar popüler olacağını öngörebilenler bu tip insanlar. Şu anda aynı şey ordinals için de söylenebilir. Bu yeniliklerin ileride tutacağını görebilmek için farklı bir bakış açısına sahip olmak gerekiyor. Zaten kripto komünitesi de genel olarak meraklı insanlardan oluşuyor. Kripto konferanslarının katılımcıları genelde meraklı kişiler olduklarından genellikle çok yönlü ve ilginç kişiler de oluyorlar.

Sizce Web3 geliştiricileri hangi özelliklere sahip olmalı?

Web3 geliştiricisi alırken ilk baktığımız şeylerden birisi bu kişinin otodidakt (kendi kendini yetiştiren kişi) olup olmadığı. Otodidakt olmayan bir insan Web3 geliştiricisi şu aşamada olamaz. Belki 5-10 sene sonra web3 geliştirmesi olgunlaştığında olabilir. Ancak şu anda bir Web3 geliştiricisinin bir hafta içerisinde yeni bir şey öğrenip bununla kod yazabilmesi gerekiyor. Örneğin 1,5 ay önce Bitcoin üzerinde NFT'ler yaratılması mümkün hale geldi. Ayrıca sürekli farklı araçlar çıkıyor. Bu araçların farklı özellikleri, başka yöntemleri oluyor. Bunları takip etmek gerekiyor. Başlangıç için yeni bir Web3 geliştiricisinin bir JavaScript bootcamp’ine gider gibi bir Web3 bootcamp’ine gitmesi onun için iyi bir kazanım olabilir. Akıllı kontratlar geliştirmeye ilişkin güzel kaynaklar var. Bunları okuyup, inceleyebilir. Optimizasyon gibi şu anda problemli olan alanları öğrenebilir.

Web3 alanındaki yazılımcıların sürekli kendilerini yenilemeleri gerektiğini söylüyorsunuz. Şirketiniz Neufi’nin doğuşunu da buraya bağlayabiliriz sanırım.

Evet. Neu, Almanca’da yeni anlamına geliyor zaten. Ortağım Çağın Dönmez ile şirketi kurduğumuzda yeni işler kurgulamayı ve yeni işler başlatmayı sevdiğimiz için de buna uygun bir yapı kurduk. Örneğin ordinals’a kimse inanmazken, biz bu protokolleri ve bu protokollerin üzerine neler inşa edilebileceğini bildiğimiz için buraya odaklandık. Şu an üç tanesi koleksiyon, dört tanesi araç olmak üzere yedi projemiz bulunuyor. Bu şekilde devam edeceğiz. Web3 alanında yeni ne çıkarsa orada çalışacağız, yeni çıkacak fırsatları değerlendireceğiz.