Burak Tamaç

Bitcoin ve altın arasındaki korelasyon bize ne anlatıyor?

Altın Zirve Yaparken Bitcoin Sarsılıyor: Korelasyonun Koptuğu An!

Bitcoin finansal okuryazarlığa doğru bir yolculuğun ilk adımı olarak sunuluyor.

Önce Bitcoin, Sadece Değil: Eğitim Yoluyla Kitlesel Adaptasyon

Köşe yazarlarımızdan Burak Tamaç(@burak_tamac) yazdı: "Finansal Özgürlük Arayışı: Çözüm Stabil Paralarda Değil #Bitcoin’de"

Finansal Özgürlük Arayışı: Çözüm Stabil Paralarda Değil Bitcoin’de

Burak Tamaç adlı köşe yazarının tüm yazıları burada! İncelemek için hemen tıklayın!

Burak Tamaç Tüm Haberleri

Sinancan Öztürk

Blockchain tabanlı oyunlar, geleneksel oyun endüstrisine kattığı bakış açısıyla, oyun deneyimini tamamen yeniden tanımlıyor.&nbsp; Bu yeni oyun dünyasında başarı, oyuncuların yetenekleri kadar, şans faktörüne de bağlı hale geldi. Ancak bu noktada akıllara gelen önemli bir soru var: Bu oyunlarda başarı, gerçekten şans mı, yoksa tamamen oyuncuların stratejik hamlelerine mi dayanıyor? Blockchain tabanlı oyunlar, oyunculara merkeziyetsiz bir ortamda oyun oynama fırsatı sunuyor ve bu sayede her şey şeffaf bir şekilde işliyor. Ancak, bu oyunların büyük bir kısmı, oyun içi ödüllerin dağıtımında veya oyunda gelişen olaylarının belirlenmesinde rastgelelik unsuru içeriyor. Örneğin, nadir bir NFT'yi mint etmek ya da özel bir oyun içi öğe kazanmak, tamamen rastgelelik üzerine kurulu olabiliyor. İşte bu noktada, RNG (Random Number Generator - Rastgele Sayı Üreteci) teknolojisinin rolü ön plana çıkıyor. RNG, oyunların adil ve öngörülemez olmasını sağlayarak, oyuncular arasında şans faktörünün devrede olduğu bir denge kuruyor. Örneğin kasa veya küre açımı olan oyunlardan nadir itemlerin çıkma olasılığından, bir oyunda yaptığınız vuruşun kritik olma ihtimaline kadar… Üstelik sadece oyunlarda değil, NFT’ler gibi varlıkların Airdrop’larının adil ve hak edilmiş yüzdeliklere göre gerçekleştirilmesi de RNG’nin sağladığı avantajlardan. Ancak bu teknoloji, yalnızca doğru ve güvenilir bir şekilde uygulandığında amacına ulaşabilir. Aksi takdirde, merkezi olmayan bu yeni oyun dünyasında adalet duygusunu zedeleyebilir ve oyuncuların güvenini sarsabilir. <img src="https://cdn.coindeskturkiye.com/storage/uploads/0/0/0/66e2c7d27da9b-1726138322.png" style="width: 600px;" class="fr-fic fr-dib" data-uploadid="9580" data-responsetext="https://cdn.coindeskturkiye.com/storage/uploads/0/0/0/66e2c7d27da9b-1726138322.png" data-location="https://cdn.coindeskturkiye.com/storage/uploads/0/0/0/66e2c7d27da9b-1726138322.png" data-url="https://cdn.coindeskturkiye.com/storage/uploads/0/0/0/66e2c7d27da9b-1726138322.png"> RNG konusunda en bilinen proje olarak kabul edilen Chainlink, işlemlerini merkezi unsurlar taşıyan bir yapı ile gerçekleştirir.&nbsp; Chainlink'in kullandığı Verifiable Random Function (VRF) teknolojisi, oracle düğümleri tarafından çalıştırılıyor ve rastgele sayı üretim süreci büyük ölçüde bu düğümlerin doğruluğuna ve dürüstlüğüne bağlı kalıyor. Akıllı sözleşme, Chainlink ağına rastgele bir sayı talebi gönderiyor ve oracle, kriptografik olarak güvenli bir rastgele sayı üretiyor.&nbsp; Bu sayı, doğruluğunu garanti etmek amacıyla bir kanıt ile birlikte gönderiliyor. Ancak, bu süreçte oracle’ların merkezi bir yapı içinde çalışması ve sayıyı üretmesi, tamamen merkeziyetsiz bir çözümün söz konusu olmadığı anlamına geliyor. Chainlink’in RNG üretim sürecindeki bu merkezi yaklaşım, özellikle oyunlar gibi anlık ve hızlı tepki gerektiren senaryolarda bir dezavantaj oluşturuyor. Özellikle sayı üretiminin yeri geldiğinde 2 dakikaları bulması, neredeyse konsepti imkansızlaştırıyor. İşte burada Feed Protocol devreye giriyor. Feed Protocol, Solana üzerinde çalışan, hızlı, dinamik ve maliyet açısından verimli bir on-chain RNG çözümü olarak, sahnede yerini almaya hazırlanıyor.&nbsp; Feed Protocol, oyun içi deneyimlerin gerçekten adil ve rastgele olmasını sağlamak için yüksek entropiye sahip rastgele sayılar üretiyor. Üstelik, geleneksel RNG çözümlerinin aksine, son derece hızlı çalışıyor ve kullanıcıların oyun deneyimini kesintiye uğratmayacak şekilde, milisaniyeler içerisinde faaliyetlerini gerçekleştiriyor. Feed Protocol sayesinde, Blockchain tabanlı oyunlar, şans ve yeteneğin mükemmel bir uyum içinde olduğu, güvenilir ve keyifli bir deneyim sunma şansına sahip.&nbsp; Oyunculara, gerçekten de şansa dayalı ödüller kazandığını gösterip, oyunlara olan güveni artırıyor. Genel olarak baktığımızda, Blockchain tabanlı oyunların geleceği, şans ve yeteneğin dengeli bir şekilde harmanlandığı bir yapı üzerine inşa ediliyor. Bu dengeyi sağlayan ise güvenilir ve hızlı RNG çözümleridir. Feed Protocol gibi yenilikçi teknolojiler, bu dengeyi sağlarken, oyun dünyasında adalet ve eğlenceyi bir arada sunuyor.

Blockchain Tabanlı Oyunların Geleceği: Şans mı, Yetenek mi?

Semih Sercan Erkul

Bitcoin haftayı 58 bin dolar civarında kapatarak yaklaşık %8’lik bir değer artışı elde etti.&nbsp; Eylül ayının ilk haftasında her gün eksi yazan ve 700 milyon doların üzerinde çıkış yaşayan Bitcoin spot ETF’leri geçtiğimiz haftayı 400 milyon dolar üzerinde giriş ile pozitif kapattı.&nbsp; Cuma günkü 250 milyon dolar üzerinde yapılan giriş son iki ay içerisinde yaşanan en yüksek girişlerden biri oldu.&nbsp; Bu hafta Fed tarafından gelecek faiz kararı ve açıklamalara dikkat edeceğiz. CME verilerinde geçtiğimiz hafta; 25 baz puanlık bir faiz indirimi %70, 50 baz puanlık faiz indiriminin ise %30 ihtimal dahilindeydi.&nbsp; Yazının yazıldığı an itibariyle 50 baz puanlık faiz indirimini %61, 25 baz puanlık faiz indirimi ise %39 ihtimale dönmüş durumda. Kurumsal taraftaki büyük oyuncuların öncülüğündeki bir hareket ile piyasaların 50 baz puanlık faiz beklentisini öne çıkarmaya çalıştığını ve bu durumun da piyasalara ekstra pozitif yansıyabileceğini geçen hafta birlikte değerlendirdik. Bu hafta, bu beklentinin iyice kuvvetlendiğini görüyoruz. Ben hala Fed'in veriye dayalı ve temkinli ilerlemek isteyeceğini, bu sebeple 25 baz puan faiz indirimiyle başlayacağını düşünüyorum. FED kararına yaklaştıkça, piyasalar 25 baz puanın öne çıkışını sanki beklentilerin altında faiz indirimi yapılıyor tepkisiyle veya beklentiler doğrultusunda 25 baz puanlık faiz indirimi yapılmasının haberleri sat denklemini ortaya çıkardığını öne sürerek olumsuz karşılayabilir. Karar sürecinin öncesindeki gelişmeleri ve sonrasındaki açıklamaları yakın takip edeceğiz. Dün gece saatlerinde Trump’ın golf oynadığı yerin yakınlarında silah seslerinin duyulması, akıllara yeni bir suikast girişimi ihtimalini getirdi.&nbsp; Haber sonrası süreçte altın yükseliş hareketini sürdürerek yeni rekoruna ulaşırken; riskli varlıklar sınıfındaki kriptoparaların bu tür haberler karşısında daha hassas durduğuna tekrar tanık olduk.&nbsp; Bitcoin 60binden 58bine düşerken diğer kriptoparalara göre daha güçlü kaldı ve piyasa hakimiyetini (dominans) %58’in üzerine çıkardı.&nbsp; Hazır Trump’dan bahsetmişken; geçen hafta Trump ve Kamala buluşmasında dijital varlıklarla ilgili bir konu ön plana çıkmadı ancak bu hafta Trump’ın oğullarının projesi World Liberty Financial (Dünya Özgürlük Finansı) canlıya çıkacak.&nbsp; Ethereum ağı üzerinde borç alma ve borç verme üzerine çalışan bir merkeziyetsiz finans projesi olacak. Amerikan dolarına bağlı stabil kriptoparaları destekleyerek Amerikan dolarının sektördeki liderliğini korumasına destek olması hedefleniyor. Trump’ın, Amerika'nın lider ülke konumunu kripto pazarında korumaya önem verdiği stratejisi aile üyeleri tarafında da proaktif destek görüyor. Ethereum üzerindeki ölçeklendirme çözümü Katman-2’lere dair bu hafta Vitalik’in söylemleri önemliydi.&nbsp; Bu alanda merkeziyetsizleşmeyi başaramayan çözümleri gündemine almayacağını söyledi. Son günlerde Katman-2 çözümlere yönelik merkeziyetsizlik ve ölçeklendirme alanında önemli gelişmelere denk geliyorum.&nbsp; Bunları daha detaylı ele alabilmek için ayrı bir yazı yayınlayacağım.

Yazının yazıldığı an itibariyle 50 baz puanlık faiz indirimini %61, 25 baz puanlık faiz indirimi ise %39 ihtimale dönmüş durumda.

Makro Ajanda Kripto Gündeminin Tam Göbeğinde

Berkay Aybey

SBF’in avukatları, medyanın baskısı ve mevcut konjonktür nedeniyle SBF’nin haksız bir yargılama süreciyle hüküm giydiğini iddia ederek, farklı bir hakimle tekrar yargılama talep ettiler. Somut argümanlara bakıldığında, aslında dava sürecinde iddia edildiği gibi SBF’nin müşteri paralarını çarçur etmediği, mantıklı yatırımlar yaptığı ancak bu yatırımlar likit olmadığı için şirketin likidite krizine girerek ödeme problemi çektiğine değinilmiş. Yani yeni bir argüman yok aslında ki hepimiz Alameda Research üzerinden paranın harcandığını ve tam olarak böyle olmadığını gördük. Medya baskısı argümanı ise mantıklı denebilir. Hakimler ne kadar profesyonel de olsalar hem toplumsal baskı hem politik baskıyla işlerin yönü belki değişmiş olabilir. Ayrıca dava açıldığında Bahamalar’daki ana şirketin ayrı bir sürece bağlanması, Alameda ve yine Bahamalar’daki yöneticiler gibi çok daha kapsamlı ve karmaşık bir süreç söz konusuydu. Yeniden yargılama olursa belki SBF’nin ceza süresiyle ilgili bir güncelleme beklenebilir ancak suçsuz bulunması şu aşamada absürt bir beklenti gibi duruyor. <h1>Yavaş ama Sağlam&nbsp;</h1>İngiltere kriptoparalar konusunda git-gel yaşayan bir ülke oldu. Son yıllarda ise regülatörün sıkı tutumuyla neredeyse kriptopara karşıtı bir ülkeye dönüşmüş hale gelse de aslında durum pek de böyle değil. Regülatörün işleri sıkı tutması, başvuru yapan şirketlerin çoğunun reddedilmesine neden olmasına karşın, onay almayı başaran şirket az da olsa var. Kriptoparalar üzerinden elde edilen suç gelirleri İngiltere’de ciddi miktarlara ulaştığı için bu kuralların sıkılaştırılmasını anlamak zor değil. Geçen hafta ise hükümetin parlamentoya sunduğu bir teklifte, kriptoparaların mevcut şahsi varlık kategorilendirilmesine tam olarak uymaması nedeniyle bu tanımlamaların yenilenmesini önerdi. Ek tanımlamalarla kriptoparlar şahsi varlıklar sınıfına girecek. Bu sayede, özellikle dolandırıcılık gibi vakalarda mahkemelerin daha net hükümler vermesi sağlanacak. Kısacası kriptoparalara hukuki bir altyapı sağlanmış olacak. Dolayısıyla İngiltere’nin birçok ülkede görmediğimiz hukuki altyapı sağlama konusunda hızlı davranması, aslında ülkenin kriptopara karşıtı olmadığı ancak işleri sağlam yürütmek istediğini ve acele etmediğini gösteriyor. <h1>Kalshi&nbsp;</h1>Polymarket üzerindeki seçim bahsi 1 milyar dolarlık hacim barajına ulaşırken, bu bahis havuzu birçok tartışmaya yol açtı. Bir başka bahis platformu Kalshi, CFTC’ye karşı açtığı davayı kazandı. Kalshi de aynı Polymarket gibi seçim odaklı bahisler açmak istemiş, CFTC bu bahsi ‘oyun’ kategorisinde tanımlayarak kendi yetki alanına girdiğini söyleyip izin vermemişti. Açılan davada, seçim bahislerinin oyun kategorisine sokulamayacağını söyleyen yargıç, bahislerin açılmasına izin verdi. Polymarket’den farklı olarak burada KYC yapmak zorunlu. CFTC’nin ise karara itiraz edeceği söyleniyor. ABD’nin hem son derece inovativ ve girişimci yapıya sahip olması hem de bir türlü kriptoparalara yasal bir zemin hazırlamaması, her geçen gün yeni problemlerin oluşmasına neden oluyor. Polymarket’in seçim bahsiyle ilgili oluşturduğu havuzlar, şimdi de bahis kategorileri üzerine yeni bir yetki tartışması başlatırken, SEC’in de menkul kıymet üzerine oluşturduğu soru işaretlerini hepimiz zaten biliyoruz. Kriptoparaların sürekli olarak büyümesi, kabul görmesi ve yayılması mevcut alışkanlıkların ve düzenlerin yeniden tasarlanmasını veya komple terk edilmesini öneren yapılar ortaya çıkartıyor. Bu konudaki tartışma ve regülasyon zemini sağlanmadıkça sosyal ve politik problemlerin ortaya çıkması da kaçınılmaz duruyor. Tabii genel resme baktığımızda tüm bu tartışma ve problemler de aslında ihtiyaç duyulan altyapının tam olarak anlaşılması için yaşamamız gereken doğal süreçler olarak görülebilir. <h1>Wormhole - World ID&nbsp;</h1>Wormhole, World ID entegrasyonunu duyurdu. Bilmeyenler için; Worldcoin’in ürünü olan World ID, insanların göz retinalarını tarayan bir cihaz üzerinden bu veriye dayalı bir kod oluşturuyor. Kod sizin dijital pasaportunuz oluyor ve gerçek insan olduğunuzu kanıtlayarak platformlarda gezebiliyorsunuz. Wormhole sayesinde World ID’nin Solana başta olmak üzere birçok blokzincire geleceği ve geliştiricilerin gerçek kullanıcıları önceliklendiren uygulamalar yaparak bot problemini minimize edebilecekleri söyleniyor. World ID 2 milyondan fazla kişinin gözünü taratmış olsa da hem kriptoparayla ilgilenen hem de gözünü taratmaya istekli insan kümesinin 2 milyon içerisinde oldukça az olması hayli muhtemel. World ID’nin halen daha birçok veri koruma ve gizlilik eleştirisi aldığı ve birçok ülkede yasaklandığı da düşünülürse kısa vadede beklenildiği gibi bir etki yapma ihtimali düşük. Uzun vadede ise verilerin anonim kalacağı bir kimlik doğrulama sistemine ihtiyacımız olduğu bir gerçek.&nbsp;<h1>Kısa Kısa&nbsp;</h1><ul><li>WBTC, Layerzero altyapısını kullanarak faaliyette olduğu blokzinciri sayısını arttıracak. </li><li>CUDOS, ASI birleşimine katılabilir. 19-24 Eylül arasındaki oylama kabul edilirse birleşime dördüncü bir katılımcı gelmiş olacak. Dönüşüm 118.3 CUDOS = 1 FET şeklinde olacak. </li><li>Coinbase’in sentetik Bitcoin ürünü cbBTC faaliyete geçti. </li><li>MicroStrategy 1,11 milyar dolar harcayarak toplam sahip olduğu Bitcoin adedini 244.800’e çıkarttı. </li><li>Starknet, staking önerisini onayladı. STRK staking servisinin başlayacağı kesinleşti. </li><li>Japonya’nın en büyük elektrik dağıtım şirketi TAPCO, Bitcoin madenciliğine başladı. </li><li>Polygon, Agglayer altyapısının efektifliğini maksimize etmek için Fabric Cryptography ile özel çip geliştirmek için iş birliği açıkladı.</li></ul>

Haftaya Bakış: FTX'ten “Şirket Aslında Batmadı Sadece Likidite Problemi Yaşadı” Açıklaması

Alp Mete Şirin

Öncelikle RWA Projeleri için Yasal Kılavuz: Part I başlıklı yazımı okumadıysanız ve RWA projeleri hakkında bilgi edinmek için buradaysanız, <a href="https://www.coindeskturkiye.com/yazarlar/alp-mete-sirin/rwa-projeleri-icin-yasal-kilavuz-part-i-6746" rel="noopener noreferrer" target="_blank">bu serimin ilk yazısını</a> okumanızı kuvvetle tavsiye ediyorum. İlk yazımı okuyup devamı için burada olanlar ve tekrar okuyup gelenlere ise hoş geldiniz demek istiyorum.&nbsp; İlk yazımda RWA tokenizasyonunun ne olduğundan, hangi varlık türlerinde kullanımının tercih edildiğinden ve oldukça önemli bir konu olan RWA projesi yürütmeyi düşünen projelerin nasıl bir yönetişim modeli tercih etmeleri gerektiğinden bahsetmiştim. Bu yazımda ise RWA tokenizasyon projelerinin kendilerini yasal olarak nerede ve ne şekilde konumlandırabileceklerinden bahsedeceğim.&nbsp; Yazıma başlamadan önce akıllı sözleşmeler, DAO, CAO, token arzı gibi teknik terimleri sıkça kullanacağımı ve eğer bu kavramlar ile ilgili yeterli bilgi sahibi değilseniz bu kavramlar hakkında okuma yaptıktan sonra tekrar bu yazıma dönmenizi kuvvetle tavsiye ediyorum. <h1> </h1><h1>RWA Tokenizasyon Süreci</h1>Hukuki düzleme inmeden önce RWA’nın teknik açıdan nasıl işlediğini anlamanın ve buradaki aşamaları parçalar halinde incelemenin çok daha faydalı olacağını düşünüyorum. RWA projelerinde sürecin, fiziksel varlıkların tokenlere dönüştürülmesiyle başladığından bahsetmiştim.&nbsp; Bu tokenizasyon süreci, genellikle Ethereum gibi bir blokzincir ağı üzerinde akıllı sözleşmelerin kullanımıyla gerçekleştirilir (Genellikle ERC- 20 veya ERC – 1400 standartlarına uygun akıllı sözleşmeler ile kodlanır). Fiziksel varlık tokenler halinde parçalara ayrıldı ve artık bu varlığı temsil eden “x” sayıda token mevcut. Buradaki süreç tamamen ilgili fiziksel varlığın değeri ve proje gereksinimlerine göre değişiklik gösterir. Daha sonra bu tokenlerin alım ve satımını yönetecek yatırımcıların token satın almasını, ödemeleri almasını ve token dağıtımını otomatikleştiren akıllı sözleşmeler kodlanır.&nbsp; Önemli Not: Bu aşamaya kadar tokenler ve akıllı sözleşmeler hazır hale getirilmiştir. Artık tokenler yatırımcıya sunulmaya hazırdır. Özellikle dikkat edilmesi gereken bir husus bundan sonraki aşama olan token arzı aşamasına geçmeden önce, yatırımcıların kimlik doğrulaması ve kara para aklamayı önleme (AML) prosedürlerini tamamlamalarına olanak sağlayacak arayüzlerin ve sistemlerin oluşturulmasının gerekliliğidir. Tüm bu aşamalardan sonra oldukça önemli bir süreç olan tokenlerin arz edilmesi aşamasına geçilir. Burada genellikle iki yöntem kullanılır. Bunlar: Initial Coin Offering (“ICO”) ve Security Token Offering (“STO”). Bu yöntemlerden hangi birinin kullanılacağı ise oluşturulan tokenin barındırdığı özelliklere göre değişmektedir. Uygulamada RWA tokenleri, menkul kıymet tokeni (security token) olarak kabul edilmektedir. Menkul kıymet tokenleri geleneksel finans sistemine de birçok alana temasta bulunduğu ve yatırımcısına birden fazla hak sağladığı için kripto yasalarının bulunduğu birçok ülkede lisansa tabi olmaktadır. Bu nedenle birçok RWA projesi arz etmiş oldukları tokenleri birer fayda tokeni (utility token) olarak göstermeye çalışmaktadır. Peki bu işe yarıyor mu? İlk aşamada evet, özellikle kripto yasalarının oldukça geniş tanımlara sahip olduğu ülkelerde bu durum faydalı olabilmekte ve lisanslardan kaçınılabilmektedir.&nbsp; Tavsiye ediyor muyum? Hayır. Sebebi ise basit, kısa dönemde lisanslardan kaçınmanız gelecekte tokenin bir menkul kıymet tokeni olduğunun anlaşılması ile sizi geçmişte gerçekleştirilen faaliyetlerden korumayacaktır ve izinsiz gerçekleştirilen tüm faaliyetler geriye dönük bir şekilde cezalandırılacaktır.&nbsp; Bunlardan bahsetme sebebim ICO yönteminin, daha çok utility tokenler için kullanılarak yatırımcılara projenin tokenlerinin satışının akıllı sözleşmeler aracılığıyla belirli bir süre boyunca token satışları gerçekleştirilerek otomatik olarak dağıtılmasından meydana gelmesi.&nbsp; Security tokenler için ise gerçekleştirilen ve daha detaylı bir sürece sahip olan STO’da ise tokenlerin yasal olarak çeşitli güvenlik standartlarına uygun olarak satışının yapılmasını kapsamaktadır. Akıllı sözleşmeler, yatırımcıların belirli yasal kriterleri karşılamasını sağlayacak şekilde yapılandırılarak token dağıtımı da buna uygun olarak gerçekleştirilir. Bu süreçlerin devamında her şey istediğimiz gibi gider ise, yatırımcılar artık tokenlerine sahipler ve artık kar dağılımı için hazırlar.&nbsp; Tokenize edilen RWA’ya göre değişiklik gösteren gelir akışı genellikle varlıklardan elde edilen gelirler ve akıllı sözleşmeler aracılığı ile otomatik bir şekilde yatırımcılara dağıtılacaktır. Burada elde edilen gelirler nasıl bir varlık türü ile sağlanmalı? İtibari para birimleri ile sağlamak mümkün mü?&nbsp; Stablecoinlere MiCA belirli sınırlamalar getirdi. Buna rağmen stablecoinler ile kar dağıtımı yapılabilir mi? Bu konu oldukça geniş bir konu olması sebebi ile ilerleyen yazılarımızda belki bunu da ayrıca inceleyebiliriz. Elde edilen gelirler önceden akıllı sözleşmelerde belirlenen aralıklarla token sahiplerine yine önceden belirlenen oranlarda paylaştırılacaktır.&nbsp; Burada gelir dağılımlarının yanı sıra, projeler yatırımcıların staking ve yield farming olarak adlandırılan token sahiplerine ek kazanç sağlama amaçlı çeşitli mekanizmalar da kullanabilmektedirler. Bunların hukuki olarak ayrıca değerlendirilmesi gerekir ve bu da ayrı bir yazımızın konusunu oluşturabilir. Şimdilik token sahiplerinin ellerindeki tokenleri belirli sürelerle kilitleyerek ek ödüller kazanmasına olanak sağlandığı olarak kısaca tanımlamış olalım.&nbsp; Ancak unutmamak gerekir ki projenin içerisindeki bu gibi değişkenler arttıkça her bir konuya ayrı bir hukuki stratejinin oluşturularak bunların ortak bir düzlemde buluşturulması gerekecektir. <h1>Sonuç</h1>Yazımızın asıl konusu olan hangi ülke konusu çok önemli ve detaylı bir konu olduğundan gelecek yazımız olan part 3’te bu konuya detaylıca değineceğiz. Önceki yazımda RWA projeleri için tercih edilebilecek olan yönetişim şekillerinden bahsetmiştim Blokzincir teknolojisinin entegrasyonu gittik hızlanırken, yasal düzlemde ilerlemek de giderek kolaylaşacak. Fakat şu an için gelişim sürecine uyum ile adapte olmak oldukça önemli. Sonraki yazıda görüşmek üzere.

RWA Projeleri için Yasal Kılavuz: Part II

Olcay Şahin

Sosyal medya, dünya genelindeki bireyleri birbirine bağlayarak hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Web2 temelinde kurulan Facebook ve WhatsApp gibi platformlar, iletişim ve bilgi paylaşımında köklü değişiklikler yarattı. Bu platformlar, arkadaşlar, aile ve iş arkadaşlarıyla kolayca bağlantı kurmayı mümkün kılarak küresel ölçekte kişisel ve profesyonel etkileşimleri destekliyor. Bugün gördüğümüz büyük resimde dünya nüfusunun yarısından fazlası sosyal medyayı kullanıyor. Sosyal medya platformları, çeşitli ilişkiler kurmada, ürün pazarlama ve kişisel deneyimleri paylaşmada bir devrim yarattılar. Ancak, tüm bu gelişmeler ve ortaya çıkan bazı kolaylıkların yanında bazı olumsuz yönleri de mevcut. Merkezi sistemler tarafından yönetilen geleneksel sosyal ağlar, veri ihlalleri, sansür ve gizlilik sorunları ile karşı karşıya. Bu durum, daha güvenli, şeffaf ve kullanıcı odaklı bir yaklaşım ihtiyacını doğurdu ve Web3 sosyal medya platformlarının ortaya çıkmasına neden oldu. Bu yazımda, Web3'ün sosyal ağlarının avantajları ve Web 2.0'ın kısıtlamalarını nasıl aştığı incelemeye çalışacağım. <h2>Web3'ün Sosyal Ağlardaki Gücü </h2>1) Merkezi Olmayan Kontrol &nbsp;Web3 sosyal medya platformları, merkezi olmayan ağlar üzerinde çalışarak kullanıcı verilerini kontrol eden merkezi otoriteye olan ihtiyacı ortadan kaldırır. Böylece kullanıcılara kendi ile ilgili verilerin tam sahipliğini ve kontrolünü sağlar, yetkisiz erişime karşı da gelişmiş bir koruma sunar. 2) Gelişmiş Gizlilik ve Güvenlik Web3 platformları, kullanıcı verilerini blok zinciri teknolojisi ve akıllı sözleşmeler kullanarak korur. Bu yapı, büyük veri ihlalleri riskini azaltır ve verilerin güvenli bir şekilde saklanmasını sağlar. &nbsp;3) Kullanıcıların Yönetim Süreçlerine Katılımı Web3 sosyal medya platformları, kullanıcıları içerik yönetimi ve karar alma süreçlerine dahil ederek daha demokratik bir yapıya teşvik eder. Kullanıcılar, içeriklerinin görünürlüğü, paylaşımı ve para kazanması üzerinde daha fazla kontrol sahibi olur. 4) Para Kazanma Fırsatları Web3 platformları, içerik üreticilerine tokenizasyon, mikro ödemeler ve merkeziyetsiz finans (DeFi) entegrasyonları ile doğrudan gelir elde etme fırsatları sunar.Bu, içerik oluşturucuların emeklerinin karşılığını almalarını sağlayarak geleneksel platformlara göre daha sürdürülebilir bir ekonomi yaratır. 5) Verilerin Değişmezliği ve Şeffaflık Web3 platformları, kullanıcıların etkileşimlerini, içerik geçmişini ve işlemlerini blok zinciri üzerinde değiştirilemez şekilde sakladığından dolayı ekosistem içinde güven ve hesap verebilirliği artırır. <h2>Web3 Sosyal Medya Kullanmanın Faydaları Nelerdir?</h2> Web3 sosyal medya kullanımı, geleneksel platformlara kıyasla bir dizi avantaj sunar.Bu avantajlar, veri sahipliği ve gizliliğe odaklanan merkeziyetsiz bir yapı sayesinde kullanıcıların daha fazla kontrole sahip olmasını sağlar. İşte bazı temel faydalar: 1) Gelişmiş Gizlilik ve Veri Sahipliği: Web3 sosyal medya, kullanıcıların kendi verileri üzerinde tam kontrole sahip olmalarını sağlar. Kullanıcılar hangi bilgilerin paylaşılacağına kendileri karar verebilir ve bu bilgiler merkezi olmayan bir ağda güvenli bir şekilde depolanır. &nbsp;2) Sansür Direnci: Web3 sosyal medya platformları, içeriklerin merkezi bir otorite tarafından kontrol edilmemesi nedeniyle sansür direncine sahiptir. Bu durum, özgür ifade ortamını teşvik eder ve manipülasyonun önüne geçer. &nbsp;3) Ödüller ve Teşvikler: Kullanıcılar içerik üreterek veya platformla etkileşim kurarak token ya da kripto para kazanabilirler. Bu, kullanıcıların katılımını teşvik eder ve katkılarının finansal olarak ödüllendirilmesini sağlar. &nbsp;4) Şeffaflık ve Güven: Web3 platformlarında, tüm işlemler ve etkileşimler blok zincirine kaydedildiğinden, platformlar daha şeffaf bir ortam sunar. Bu da güven ortamını artırır ve kötüye kullanım ihtimallerini azaltır. Yakın zamanda ekosistemde yaşanan olayları incelediğimizde, gizlilik ve veri sahipliği konusunda tartışmaların sürdüğünü hiç kuşkusuz söyleyebiliriz. Son birkaç yıla kadar tüm bunların yanında geleneksel sosyal medya platformlarının, içerik üreticilerine kişisel marka oluşturmanın ötesinde doğrudan ticari faydası da saptanabilmiş değildi. Daha sonra merkeziyetsiz ekonominin dile getirdiği modeller, merkezi uygulamalarda abonelik, hediye ekonomisi, reklam gelir paylaşımı(X’in uygulaması) gibi modellerle hayatımıza girdi. Merkeziyetsiz ekonominin son yıllarda başlattığı bu paradigma değişiminin hem gelir modeli hem de gizlilik konusunda yenilikleri ve hassasiyeti öncelediğini kullanım alanları hayatımızda daha da yer alacak gibi duruyor…&nbsp;

Ardı ardına gelen davalar ve iletişim protokollerinin sorgulanan geleceği üzerine.

Merkeziyetsiz Bir İletişim, Peki Neden?

Cuma günü ABD'den gelen istihdam verileri, piyasalarda yavaşlamayı destekleyen nitelikteydi. Bu gelişme, 18 Eylül'deki FED toplantısında faiz indirimi beklentilerini artırdı. CME verilerine göre, 25 baz puanlık indirim beklentisi %70, 50 baz puanlık beklenti ise %30 ihtimalle öne çıkıyor. Peki, piyasalarda neden olumlu bir tepki yerine volatil bir hareket yaşandı? Bu konuda iki farklı görüş öne çıkıyor. Birinci görüşe göre, faiz indirimlerinin kesin gözüyle beklendiği piyasalarda bu durum zaten önceden fiyatlanmıştı. Yani istihdam verileri yeni bir hikaye yaratmadı. İkinci görüş ise resesyon endişesi taşıyan yatırımcıların piyasadan çıkış yaptığını öne sürüyor. Bu görüşler çerçevesinde kısa vadede bir volatilite yaşansa da, uzun vadede yüksek getirili tahvil ve bonolardan çıkan paranın piyasalara geri döneceği günler eskisi kadar uzakta değil. Bu hafta içinde Citibank ve Deutsche Bank gibi büyük kurumlar, FED’in Eylül ayında 50 baz puan indirim yapabileceği yönünde mesajlar verdiler. Ancak bana sorarsanız, uzun süredir temkinli ve veri odaklı bir tutum sergileyen FED, faiz indirimlerini uygularken de adım adım ve dikkatli bir şekilde ilerleyecektir. Bu nedenle, 50 baz puan gibi ani ve büyük bir indirim yerine, 25 baz puan ile başlayarak daha kademeli bir indirim modelini tercih edeceklerdir. Bu gibi büyük oyuncuların, FED’in 50 baz puanlık bir indirim yapacağı beklentisini oluşturmasını çok sağlıklı bulmuyorum. Piyasalar, 25 yerine 50 baz puanlık indirim beklentisiyle "yeşile boyanıp" bir iyimserlik yaşayabilir. Ancak, 18 Eylül’e yaklaştıkça 25 baz puanlık indirimin daha olası olduğunu fark eden piyasa, bu beklentiyle ters rüzgarlar estirebilir. Bir diğer önemli gelişme ise ABD başkan adayları Trump ve Harris’in canlı yayınlanacak münazarası olacak. Yayın, Türkiye saati ile 11 Eylül'ün ilk saatlerinde gerçekleşecek.&nbsp; Moderatörlerin soruları arasında liderlerin kripto paralara bakışı ve planları olursa, bu piyasa için oldukça önemli olacaktır. Eğer kriptoparalar gündeme gelmezse, liderlerin performansına bağlı olarak kimin anketlerde öne çıktığı, piyasalarda yankı bulacaktır.&nbsp; Harris cephesinden kriptoparalarla ilgili yapıcı ve destekleyici bir yaklaşım gelmediği sürece, kriptopara piyasalarının Trump’ın güç kazandığı senaryolarda olumlu tepki vermesi daha muhtemeldir.

CME verilerine göre, 25 baz puanlık indirim beklentisi %70, 50 baz puanlık beklenti ise %30 ihtimalle öne çıkıyor.

İstihdam Verileri Yeni Bir Hikaye Yaratamadı, Peki Resesyon Senaryoları?

Japonya’nın en büyük bankalarından MUFG, SMBC ve Mizuho kendilerinin kurduğu Progmat adlı bir stabilpara startup şirketi üzerinden Project Pax adlı bir girişim başlattılar. Progrmat’ın stabilparaları kullanılarak SWIFT’in mevcut altyapısı üzerinden uluslararası para transferini tokenize etmeyi amaçlayan bu yapının 2025 yılında ticarileşerek piyasadaki oyunculara sunulması hedefleniyor. SWIFT altyapısı, bankaların kolayca uyum sağlayabilmesi ve kara para aklamayı önleme gibi regülasyonlardan taviz vermemeleri açısından önemli. Bu girişimi klasik bir kripto para geliştirmesi gibi okuyamayız çünkü merkeziyetsizlik söz konusu değil. Buna rağmen token ekonomisine geçiliyor olması asıl sevindirici kısım ki bu da eninde sonunda kripto para adaptasyonuna yol açacak. Bir yandan Brezilya merkez bankası da kendi CBDC projesi kapsamında ikinci fazı başlattı. 13 katılımcının kabul edildiği bu fazda Visa ve Santander gibi dev oyuncular da bulunuyor. 2025’in ilk çeyreğinde üçüncü fazın da başlamasıyla artık CBDC’nin akıllı kontrat testlerinin yapılması bekleniyor.&nbsp; Avrupa merkez bankasının tokenizasyon konusundaki testleri bir süredir hem farklı ülkelerdeki farklı bankaların hem tekil hem de ortaklaşa yaptıkları tokenizasyon denemeleri üzerinden veri toplanarak devam ediyor. Son olarak Siemens de bu testler kapsamında 300 milyon Euro değerinde tahvil ihracını blok zinciri üzerinde token kullanarak gerçekleştirdi. <h1>Sosyal Tokenizasyon&nbsp;</h1>Tokenizasyon dediğimizde belki de doğal olarak aklımıza hep paranın tokenizasyonu veya tamamen finansal odaklı ürünler geliyor. Halbuki tokenizasyon sosyal ve kültürel olarak da gerçekleşiyor. Örneğin, çok önemli bir haber gibi gelmeyebilir ancak Polymarket’in seçimle ilgili verileri artık Bloomberg Terminal üzerinde yayınlanıyor. Peki neden? Seçimle ilgili herkesin alışık olduğu üzere anketler düzenlenir. Birkaç bin kişiyle yapılan bu anket örneklemleri, ülkenin nüfusuna ölçeklenerek anlamlı bir sonuç elde edilmeye çalışılır. Örneklem ne kadar büyürse doğruluk o kadar artar ama milyonlarca kişiye soramayacağınız için örneklem o kadar büyüyemez ve dolayısıyla hata payı yüksek olmak zorundadır. Seçimle ilgili bahis sitelerini de düşünebiliriz. Ancak burada da kimin kime ne kadar para yatırıp kaç kişinin katılım sağladığı gibi verileri göremeyiz. Sonuç olarak elimizde anket namına açık bir kaynak maalesef bulunmuyor. Polymarket ise şeffaf olduğu için kimin kime ne kadar para yatırdığını görebiliyorsunuz. Söz konusu iddia para üzerinden gerçekleştiği için anketlere verilen cevapların ciddiyetini sorguladığınız gibi bir sorgulamaya gerek kalmıyor. Para bir adaya koyulduysa o kişinin soruya net cevap verdiğini görüyoruz. İsmi vs. gizli kaldığı için güven içerisinde bu şekilde bir oy da verebiliyor. Dolayısıyla Polymarket tarzı altyapılarda cevapların gerçekçiliğinden ve manipülasyon olmadığından çok daha eminiz diğer platformlara göre. Polymarket’in eksikleri yok mu? derseniz tabii ki var. Veri toplamak ve filtrelemek gibi birşey mümkün olmadığı için Polymarket’e her ülkeden her milletten katılımcı girebiliyor. Dolayısıyla başkanlık yarışındaki oranların ABD vatandaşlarını doğrudan temsil ettiğini söylemek oldukça zor. Bu da Polymarket’in hata payını temsil ediyor. Elimizdeki değerli olan kazanımsa, açık kaynaklı ve şeffaf bir yapının olması. Tabiri caizse sık sık kullanılan halkın nabzını tutmak deyimine belki de en yakın altyapı olarak tanımlayabiliriz Polymarket’i. Bu da onun sosyolojik bir dönüşümü temsil ettiği ve sosyal bir tokenizasyon girişimi olduğunu gösterir. <h1>Cezalar, Soruşturmalar&nbsp;</h1>SEC son olarak Opensea’ye de bir “wells notice” gönderdi. Yani tarihi belli olmasa da bir dava açacaklarını bildirdiler. Suçlama tabii ki kayıt dışı menkul kıymet ticaretine dayanıyor. OpenSea, son zamanlardaki trende dahil olarak agresif bir tutum sergilemekten geri durmadı ve savaşacağını söyledi. Yakın zamandaki benzer mağdurlara kıyasla OpenSea davası farklı olabilir. Burada trader topluluğundan çok sanatçı topluluğu öne çıkartılacak gibi duruyor. Genel argüman ve tepkilerin dışına çıkılması bu nedenle oldukça muhtemel. Nitekim OpenSea de açıklamasında bunun sinyallerini veriyor. Sanatçıların yaratıcılığı ve üretkenliğini kısıtlamakla suçluyor SEC’i. Bu argüman daha önce ‘yatırımcılar’ olarak gördüğümüz kullanıcı kitlesinden farklı bir tabana işaret ediyor. Sosyal açıdan daha farklı bir tepki görebiliriz SEC’e karşı. Uniswap, SEC ile uğraştığı yetmiyormuş gibi CFTC’den de bir ceza yedi. Platformdaki kaldıraçlı BTC ve ETH ürünlerine yönelik verilen cezada 175k usd para cezası ve bu tokenlerin kaldırılması talep edildi. Bitcoin ve Ether emtia olarak sınıflandırıldığı için CFTC’nin alanına giriyor. Uniswap, büyük ihtimalle arayüzden bu tokenleri kaldıracaktır daha önce yaptığı gibi. Yeterli olup olmayacağını ise ilerleyen süreçte göreceğiz. Robinhood 2018-2020 yılları arasında kullanıcıların platform üzerinden kriptopara almasına izin veriyor ancak bunları çekmesine izin vermiyordu. Kriptoparayı geri satıp o şekilde çekebiliyordunuz varlıklarınızı. Bu uygulamaya yönelik ABD Adalet Bakanlığı’nın açtığı davada 3,9 milyon dolarlık ödeme karşılığında taraflar arasında anlaşma sağlandı. <h1>WBTC Rekabetinde Yeni Oyuncu&nbsp;</h1>BitGo’nun Justin Sun’ın da içinde olduğu bir ortaklığa girmesi baya çalkantıya sebep olsa da WBTC’den çıkışlara bakıldığında çok cılız bir tepkinin söz konusu olduğu görülüyor. Sosyal medyadaki tepkinin finansal bir gerçekliği yok desek yanlış olmaz. Buna rağmen mevcut atmosferi fırsata çevirmek isteyen Threshold, tBTC ile WBTC’nin birleşmesi üzerine bir teklif verirken, kontrolü DAO’ya verelim siz de tepkilerden kurtulun tarzında bir öneriyle pastadan büyük bir pay kapmaya çalışıyor. Geçtiğimiz hafta ise bu rekabete 21Shares dahil oldu. Daha önce Solana ağındaki 21BTC ürününü şimdi Ethereum’a taşıdı. Coinbase’in de kendi wrapped Bitcoin ürününü yakın zamanda çıkartacağını düşünürsek giderek kızışan bir rekabet sürecinin hemen öncesindeyiz gibi duruyor. <h1>Kripto Konsol&nbsp;</h1>Piyasada bir ilki gerçekleştiren Sui, Nintendo’nun konsoluna benzer bir oyun konsolu üretti. İçerisinde Sui üzerindeki oyunların olduğu ve kripto paranın entegre edildiği bir konsol bu. SuiPlay0X1 isimli konsol 599 dolardan ön satışa çıktı. İçerisinde Sui üzerindeki Xociety ve Dark Times oyunlarının olacağı açıklandı. Solana’nın akıllı telefon girişiminden sonra yapılan en ciddi ürün girişimlerinden biri olduğu söylenebilir. <h1>Yuga Labs Toparlanabilecek mi?&nbsp;</h1>Yuga Labs bir süredir yönetimsel problemlerden kaynaklı bir performans düşüşü yaşıyor ki bu koleksiyonların fiyatına da yansıdı. CEO’nun değişmesiyle birlikte işler biraz sakinleşip şirketin köklerine geri dönme sinyalleri verdiğini görmek topluluğu biraz olsun mutlu etmişti. Şimdi de daha önce oldukça ses getiren Dookey Dash oyunu tekrar piyasaya çıkıyor. Bu seferki ödül 1 milyon dolar. Daha önce kazanana NFT verilmiş, bu NFT’de 1000 ETH karşılığında satılabilmişti. Yine iddialı bir ödülle oyunu duyuran Yuga Labs, aynı zamanda oyundan para kazanmak için gerekli NFT’lerin fiyatını da arttırmış oldu. Yuga’nın tekrar yatırımcılarını memnun edip yine zirvedeki yerine geçip geçemeyeceğiyle ilgili ilk önemli sınavına şahitlik ediyoruz.

Haftaya Bakış: Tokenizasyon Son Hız Devam Ediyor

Burak Kesmeci

"Buffet hisse satıyor, rekor nakit pozisyonu ve kriz geliyor" gibi başlıklarla gündeme gelen bu gelişmenin ardından yatırımcılar arasında korku dolu fikirler gelişmeye başladı. Ancak, Buffet'ın bu hareketini daha geniş bir perspektifte değerlendirmek, panik havasını dağıtmaya yardımcı olabilir. Öncelikle, Buffet'ın uzun vadeli yatırım stratejileriyle tanınan bir yatırımcı olduğunu unutmamak gerekiyor. Bank of America hisselerinin bir kısmını (%12,49) satmasının arkasında, şirketin nakit pozisyonunu artırma amacı olabilir. Berkshire Hathaway'in nakit pozisyonu, son satışlarla birlikte 278 milyar dolara ulaşmış durumda, bu da şirketin toplam varlıklarının %29,57'sine tekabül ediyor. Bu kadar büyük bir nakit rezervinin ardında yatan farklı sebepler olabilir. Buffet'ın bu hareketi, olası fırsatlara hazırlıklı olma veya daha yüksek vergi yükümlülüklerinden kaçınma amacı güdebilir. Medyanın büyük bir kısmı, Buffet'ın bu satışlarını olası bir ekonomik krizle ilişkilendirme eğiliminde olsa da, Buffet'ın geçmiş stratejileri bu tür bir yorumu sorgulamamıza neden olabilir. Eğer Buffet gerçekten bir finansal çöküş bekliyor olsaydı, sadece birkaç hisse senedi değil, daha geniş bir portföy satışı gerçekleştirebilirdi.&nbsp; Bu durum, satışların arkasındaki motivasyonun sadece kriz beklentisi olmadığına işaret edebilir.&nbsp;<h1>“The Big Short” ile Kıyaslayalım&nbsp;</h1>Bu noktada, Michael Burry'nin 2008 finansal krizinden önceki hareketleriyle bir kıyaslama yapmak yerinde olacaktır.&nbsp; Burry, "Big Short" olayıyla bilinen, mortgage piyasasındaki büyük bir balonu öngörerek agresif bir şekilde pozisyon almış bir yatırımcıydı. Burry'nin stratejisi, tamamen bir çöküşü öngörmeye dayalıydı ve bu nedenle riskli varlıklar üzerinde yoğunlaşmıştı. Buffet'ın Bank of America hisselerini satması ise, böylesine kesin bir kriz öngörüsünden ziyade, daha temkinli ve uzun vadeli bir stratejinin parçası gibi görünüyor. <h1>Potansiyel Vergi Artışından Kaçış</h1>Buffet'ın bu satışlarının ardındaki bir diğer olası neden de sermaye kazanç vergilerindeki olası artışa karşı hazırlık yapma ihtimalidir. CNBC'de yayınlanan bir haberde, Buffet'ın ABD hükümetinin daha fazla sermaye kazanç vergisi alacağını düşündüğü, bu nedenle de bu tür satışların Berkshire Hathaway hissedarları için daha faydalı olabileceği belirtilmişti. Bu da Buffet'ın, gelecekte daha yüksek vergilerden kaçınmak amacıyla şimdiden bu satışları gerçekleştirdiği anlamına gelebilir.&nbsp;<h1>Buffet Sadece Satmıyor, Yeni Yatırımlara da Devam Ediyor</h1><img src="https://cdn.coindeskturkiye.com/storage/uploads/0/0/0/66d07937ea9ac-1724938551.png" class="fr-fic fr-dii" data-uploadid="9518" data-responsetext="https://cdn.coindeskturkiye.com/storage/uploads/0/0/0/66d07937ea9ac-1724938551.png" data-location="https://cdn.coindeskturkiye.com/storage/uploads/0/0/0/66d07937ea9ac-1724938551.png" data-url="https://cdn.coindeskturkiye.com/storage/uploads/0/0/0/66d07937ea9ac-1724938551.png" style="width: 900px;"> Warren Buffet'ın yönettiği Berkshire Hathaway'in son dönemdeki alım ve pozisyon artırmalarına baktığımızda, dikkat çekici bazı hareketler görüyoruz.&nbsp; Örneğin, Sirius XM Holdings Inc (SIRI) gibi nispeten küçük bir portföy oranına sahip hisse senetlerinde %262,24 gibi önemli bir artış gerçekleşmiş. Benzer şekilde, Liberty Media Corp (LSXMA) ve Chubb Limited (CB) gibi şirketlerde de %4-7 arasında artışlar mevcut. Bu durum, Buffet'ın kriz beklentisinden ziyade, belirli sektörlerdeki uzun vadeli potansiyellere yatırım yaptığını ve portföyünü çeşitlendirdiğini gösteriyor. Occidental Petroleum Corp (OXY) gibi enerji sektörüne yapılan yatırımlar da dikkat çekici. Buffet'ın enerji sektörüne olan ilgisi, bu sektördeki uzun vadeli fırsatlara duyduğu güvenin bir işareti olabilir. Özellikle enerji, finans ve medya gibi farklı sektörlere yapılan bu yatırımlar, Buffett'ın stratejik olarak belirli alanlarda güçlenmeyi hedeflediğini ve bu süreçte belirli varlıklarını nakde çevirerek yeni fırsatları değerlendirdiğini düşündürebilir. Bu adımlar, kısa vadeli bir kriz beklentisi yerine, piyasa fırsatlarını değerlendirme ve portföyünü geleceğe hazırlama amacı güden bir stratejiye işaret ediyor olabilir.&nbsp;<h1>Tek Pencereden Bakmak Hatalı Sonuçlara Götürebilir&nbsp;</h1>Sonuç olarak, Buffet'ın hisse satışı, medyanın büyük bir bölümünün iddia ettiği gibi yaklaşan bir krizin habercisi değil de uzun vadeli stratejik bir hamle olarak değerlendirilmesi daha doğru olabilir. <img src="https://cdn.coindeskturkiye.com/storage/uploads/0/0/0/66d079380d3c2-1724938552.png" class="fr-fic fr-dii" data-uploadid="9519" data-responsetext="https://cdn.coindeskturkiye.com/storage/uploads/0/0/0/66d079380d3c2-1724938552.png" data-location="https://cdn.coindeskturkiye.com/storage/uploads/0/0/0/66d079380d3c2-1724938552.png" data-url="https://cdn.coindeskturkiye.com/storage/uploads/0/0/0/66d079380d3c2-1724938552.png" style="width: 900px;"> Öyle ki büyük satışlar yaptığı iki şirkette de ciddi karları vardı. Buffet gibi bir profesyonelin nerede kar satışı yapacağını bildiğini düşünürsek bu durumun ardında yatan sebepleri anlamak konusunda daha sağlıklı kararlar verilebilir. &nbsp;Buna bir örnek vermek gerekirse, Buffet’ın satış yaptığı (389 milyon dolar) Apple yatırımında %476 gibi devasa bir kâr marjı olduğunu görebiliyoruz. Buffet, tıpkı her zaman olduğu gibi, değişen piyasa koşullarına karşı hazırlıklı olmayı ve fırsatları değerlendirmeyi amaçlayan bir yatırımcı olarak hareket ediyor. Bu nedenle, bu satışları tek bir perspektiften değerlendirmek yerine, Buffet'ın geniş kapsamlı stratejik hamlelerinin bir parçası olarak görmek daha doğru olacaktır.

Buffett’ın 278 Milyar Dolarlık Nakit Pozisyonu: Krizin Habercisi mi, Vergiden Kaçış mı?

Burak Tamaç

Son Yazılar

Yazarlardan

SÖ
Sinancan Öztürk

SS
Semih Sercan Erkul

BA
Berkay Aybey